‘Art Deco dönemini mücevher tarihinin en yaratıcı ve en muhteşem dönemi’ olarak tanımlayan ‘Aylin Arar’ markasının kurucusu Aylin Arar Giz, kadınların modayı takip etmek yerine tarzlarını yansıtan mücevherleri takmalarını öneriyor. Tasarımcının en büyük hayali ise mücevherlerinin Paris’te zor beğenen Parizyen hanımlar tarafından tercih edilmesi.

‘Ben, mutlaka mücevher tasarımcısı olmalıyım?’ dediğiniz nihai bir karar anınız var mı?

Kendimi bildim bileli aklımda olan tek fikirdi. Marmara Üniversitesi İşletme Bölümü’nü bitirdikten sonra Amerika’da Southern New Hampshire University’de Uluslararası İşletme üzerine master derecesi aldım. Mezun olduktan sonra 6 yıl bir inşaat şirketinde çalıştım. Bir gün kurumsal hayatı bırakıp çocukluğumdan beri beni müthiş etkileyen ve gözlerimi alamadığım tek şey olan mücevherin peşine düştüm. Daha profesyonel ilerlemek adına 6 yıl önce Kapalıçarşı’daki tasarım ofisimi açtım. İki sene önce Nişantaşı’ndaki ofisime taşındım; ancak bu işe ilk adımı Kapalıçarşı’da atmış olmanın faydasını hep gördüm.

İlk imzanızı attığınız mücevherin bir hikayesi var mı?

İlk yaptığım parça bir çift kol düğmesiydi ve babamın o seneki doğum günü hediyesi olmuştu. Erkekler için halen sadece kol düğmesi yapıyorum. Türk erkeğinin kullanmaya çekindiği farklı renklerdeki pırlantaları ve taşları geometrik figürlerle birleştirerek hem iddialı, hem de maskülen bir hava yakalamaya çalışıyorum.


Tasarımını yaptığınız ve en çok ilgi/beğeni toplayan ürün/koleksiyon hangisiydi?
Şövalye yüzükleri, çok amaçlı takılabilen üçgen formlu küpeler, geometrik kol düğmeleri ve az karşılaştığımız yarı değerli taşları pırlantalarla bir araya getirdiğim mücevherler…

 

Şu anda üzerinde çalıştığınız yeni bir koleksiyon hazırlığı var mı?

Belli dönemlerde yeni bir koleksiyon oluşturmuyorum zira yaptığım her şey aslında yavaş yavaş kendi içinde bir koleksiyon haline geliyor. Kullandığım bazı taşları, yurt dışındaki fuarlardan ya da yerel tedarikçilerden tek tek topluyorum ve o taşla tek bir tasarım yapıyorum ve bazen aynı modeli ikinci kez yapmıyorum.

Dünyada hızlı gelişmeler tasarıma nasıl yansıyor?
Hayatımıza internet girdiğinden beri zaten dünya avucumuzun içine girmiş durumda sanki hepimiz bir köyde yaşıyor gibiyiz; ancak şöyle bir bakarsanız, herkes ve her şey birbirinin aynı, takip ettiğimiz influencer’lar, blogger’lar ya da moda adına söz sahibi olan kişiler, aslında her sezon hemen hemen aynı şeyi yazıp söylüyorlar. Dolayısıyla tasarımcı olarak farklı pencereler bulup bakmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu işe başladığımdan beri en büyük çekincem takip eden olmak, zira mücevherin bir modası olduğunu düşünmüyorum. Mücevher takmanın bir tutku olduğuna inananlardanım yani kadınların modayı takip etmek yerine tarzlarını yansıtan onları ifade eden mücevherleri alıp takmalarını ve kalplerini dinlemeleri gerektiğini düşünüyorum.

Mücevherde ne tür takılar trend?
Mücevherde benim de uygulamaya çalıştığım çok kullanımlı parçalar, yaygın yani bir küpeyi ayırıp zincire takip kolye yapmak ya da bir küpeyi hem kolye, hem broş yapabilmek… Ayrıca, ismini pek bilmediğimiz spinel, carnelian, peridot, garnet ya da paraiba tourmaline gibi taşlarla yapılan mücevherler de muhteşem renkleriyle göz alıyor. Diğer yandan, önemli bir trend de mücevher üretimi için hem ekolojik, hem de sürdürülebilir yeni kaynak arayışlarına girilmiş olması. Bu arada antika ve vintage parçaların dünyada birçok tasarımcı tarafından yeniden yorumlandığını görüyoruz. Büyük markaların tarzlarını sadeleştirip art deco dönemine ait detaylar sunmalarını da heyecan verici buluyorum.

Mücevherde de Art Deco’ya yeniden dönüş işaretleri var mı?
Art Deco’nun mücevher tarihinin en yaratıcı ve en muhteşem dönemi olduğuna inanıyorum. 2. Dünya Savaşı’nın ardından büyük bir yokluğun yaşandığı bir dönemde, yoktan var edilerek oluşmuş bir akım olduğunu görüyorsunuz. O döneme ait broş ya da bir saç aksesuarı değil, mesela bir mobilya, kapı kolu, vazo ya da bir vitraydan bile çok ilham alınabiliyor.

Aylin Arar markalı mücevherleri kullanan ünlü simalar var mı?
Tabi ki var; ancak isimlerinin bende kalmasını tercih ederim. Farklı tasarımlar arayan, kendi stilini oluşturmuş, bir markayı ya da kalabalıkları takip etmek yerine kendi zevkini ortaya koymak isteyen kadın ve erkekler. Öncelikli hedefim; 10- 20 yıl sonra da markamın beğeniliyor olması ve tasarımlarımın hala sevilerek takılıyor olması. Gönlümde yatan ise mücevherlerimin bir gün moda şehri Paris’te zor beğenen Parizyen hanımlar tarafından tercih ediliyor olması.